Tweet |
DHA'nın, petrol fiyatlarındaki gelişmelere ilişkin sorularını yanıtlayan Rustamov, "Petrol, dünyadaki arz ve talep dengesindeki değişikliklere duyarlı olan en hassas üründür" dedi ve ekledi: "Bu nedenle büyük siyasi olaylar, şoklar, savaş, küresel salgın hastalıklar, önemli fiyat dalgalanmalarına neden olmaktadır."
Çalışmalarını, üretim kotaları ve üye ülkeler arasında koordineli bir üretim politikası oluşturulması temelinde yürüten Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü'nün (OPEC), bu çerçevede petrol talebi ve petrol üretim hacimleri hakkında kararlar aldığına işaret eden Rustamov, "Petrol fiyatları, ham madde arzı ve yatırımların istikrarı bu anlaşmalara bağlıdır. Dünya petrol piyasasının üçte ikisini kontrol eden organizasyon, Suudi Arabistan, BAE ve diğerleri olmak üzere 13 ülkeyi kapsıyor" dedi ve şöyle açıkladı:
"Bu çerçevede dünyadaki kilit petrol üreticileri Suudi Arabistan ve Rusya'dır. Rusya, OPEC+ olarak örgütün genişletilmiş biçimine dahil edilmiştir ve söz konusu 'artı' Rusya, Kazakistan ve Azerbaycan'ı da içeriyor.
"Rusya ve OPEC arasındaki gerginlik, Rusya’nın Covid 19’la bağlantılı olarak OPEC’in üretimi düşürme teklifini reddetmesiyle tırmandı ve Rusya, 1 Nisan 2020 tarihinden itibaren üretimi düşürme ve üretici ülkelerle koordinasyonda bulunma yükümlülüğünü terk etti.
"OPEC ülkeleri, örgüt politikasında her zaman büyük bir rol oynayan Rusya'nın pazar payını artıracağından çekiniyor.
"Söz konusu gelişmeler ışığında, petrol piyasalarında fiyatlandırmayı etkileyen Brent tipi ham petrol, 20 yıl öncesi rakamlara gerilemeye başladı.
"Dünya finans sistemini vuran bu gelişmeyle birlikte Suudi Arabistan, Rusya ile başarısız anlaşmaya cevaben açık bir fiyat savaşı başlattı.
"Suudi Arabistan, petrol fiyatlarında indirim ve üretimi günde 2 milyondan fazla varil artırmayı planlayan hamlesiyle; ABD, Avrupa ve Asya'daki en büyük hammadde tüketicilerinin Suudi petrolü satın alacağını umuyor."
Petrol fiyatlarındaki küresel gelişmeler analiz edildiğinde, petrol fiyatlarının Covid-19 nedeniyle değil daha önce düşüşe geçtiğinin görülebileceğine işaret eden Rustamov, petrolde talep artışını etkileyen başlıca tüketici ülkelerin ABD, Çin ve Hindistan olduğunu anımsattı ve "Çin ve Hindistan'da petrol talebinin özellikle artmakta olduğunu belirtmek isterim. Örneğin son 10 yıllık talep trendine baktığımızda, 13 milyon varilin üzerinde olan talepteki artışın üçte ikisi söz konusu üç ülkeye aittir. Buna karşılık, Japonya, İtalya, Venezuela, Fransa ve Meksika ise son 10 yılda petrol talebini azalttı" dedi ve ekledi:
"Batı Avrupa ülkeleri ise 90'lı yılların sonundan itibaren petrol tüketimini düşürme veya en azından talebi dengelemeye yönelik bir yol izliyor; bu anlamda talep istikrarı 2015 yılında başladı.
"Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya ve İspanya gibi ülkeler, alternatif enerji kaynakları arayarak ve sanayileşmeden vaz geçerek petrol bağımlılığını azaltmayı başarıyor. Petrol talebinin dengede kalması, düşük ekonomik büyüme nedeniyle istikrar kazanıyor.
"Ayrıca, söz konusu ülkeler nüfusun artmasına rağmen bugün itibarıyla 50 yıl önceki ihtiyaçları kadar petrol tüketiyorlar."
Toplam küresel petrol üretiminin 50 yıl öncesine kıyasla 2.25 kat daha fazla olduğuna ve yalnızca son 18 yılda dünya petrol üretiminin 876 milyon ton arttığına dikkat çeken Rustamov, "Bilindiği gibi ABD, Rusya ve Suudi Arabistan, toplam pazardan aldıkları yüzde 10’un üzerindeki payla dünyanın önde gelen petrol üreticileridir. Suudi Arabistan ve ABD son yıllarda liderlik için mücadele ederken Rusya üçüncü sıradadır. Kanada, İran, Çin, Irak, BAE, Kuveyt ve Brezilya da petrol üretiminde güçlü bir yer tutmaktadır. Azerbaycan, dünyanın petrol üreticisi ilk 20 ülkesi arasında yer alırken, Baku-Tiflis-Ceyhan boru hattı ve genel coğrafi konumuyla Türkiye ve AB için en önemli petrol kaynaklarındandır" diye ekledi.
Petrol fiyatlarının her zaman "iniş ve çıkışlar" yaşadığına işaret eden Rustamov, son 50 yılda ortalama petrol fiyatının "varil başına 12.9 dolar" olduğunu, bu rakamın 1970'de 1.8 dolar düzeyindeyken, 2011'de 112 doların üzerine tırmandığını anımsattı.
"Kara altın" üreten ülke ekonomilerinin, petrol fiyatlarına önemli ölçüde bağlı olduğunu ve petrol gelirlerinin ülkeden ülkeye göre değiştiğini vurgulayan Rustamov, "Fiyatlardaki değişim, petrol gelirlerinin yüksek olduğu ülke ekonomilerini daha sert düzeyde vurarak GSYİH'yi etkileyecek ve bütçe yapısını değiştirecektir" dedi ve ekledi:
"Petrol fiyatlarındaki düşüşün Rusya ekonomisindeki sonuçları henüz tam olarak bilinmiyor. Dünyada en büyük petrol ihracatçısı olan Rusya Federasyonu, dünya pazarındaki çıkarları paralelinde muhtemelen normal fiyatlandırma yapısını değiştirmeyi veya önemini göstermeyi isteyecektir.
"Rusya, Kuzey Boru Akımı projesiyle AB’ye çok pahalı petrol sunmaktadır. Ukrayna ve son zamanda Belarus ile olan gerginlikten dolayı kendi petrollerini pazarlara sunmaya çok zorlanacaktır. Bu nedenle kendi ekonomisini sağlam tutabilme adına uzun vadede fiyat artımı ve ambargolardan uzak ülke olmak zorundadır."
Petrol fiyatlarında son dönemde yaşanan düşüşün, Suudi Arabistan'ı kendi koşullarını revize etmeye, petrol üreticisi ABD'yi de yeni duruma adapte olmaya zorladığını vurgulayan Rustamov, "Brent petrol fiyatları 2020 baharındaki çöküşten önce düşme trendindeydi. OPEC üyesi ülkelerin son yıllarda üretimi azaltmalarına rağmen petrolün pazardaki arzı azalan talebin çok üzerindeydi" dedi ve şöyle devam etti:
"Söz konusu düşüş ihracatçı ülkelerin ekonomilerini olumsuz etkilerken, bu durum sonuçları hala bilinemeyen Covid 19’un etkisiyle daha da kötüleşecektir. Ayrıca Rusya'nın ihracatı artırarak fiyatlardaki düşüşü telafi edip edemeyeceği konusunda da endişe duyuluyor.
"Bugün petrolün 'ucuz mu, pahalı mı' olduğu konusunda değerlendirme yaparken, son 50 yılda ortalama petrol fiyatının varil başına 13 dolar dolayında olduğunu hatırlamak gerekir. Ancak, son 50 yılda gerçekleşen enflasyon göz önünde bulundurulursa, dünya ekonomisinin kısa vadede küçülerek öngöremediğimiz krizlerle karşılaşacağımızın en büyük işaretidir.
"Özelikle ABD ve AB’nin Covid 19’un negatif etkilerine çözüm olarak piyasalara yüksek miktarda para enjekte etmeleri şüphesiz ki arkasından yüksek enflasyon getirecektir. Bu da dünya ekonomisinde yepyeni bir sayfa açılacağının göstergesidir…"