Tweet |
Seda TENER
Manşet Haber’e konuşan Önder Piyade, Türkiye ve uluslararası alanda enerji ile ilgili bilgiler verdi
Piyade’ye sorularımız ve yanıtları şöyle:
Geçtiğimiz günlerde Termik Santrallerdeki filtre konusu gündeme geldi. Termik Santrallerin Türkiye’deki oranı ve çevreye verdiği zararlar nelerdir?
Elektrik üretim santrallerinin kurulu gücü 2019 sonu olarak 91.000 MW civarındadır. Birincil kaynak bazında kurulu güce baktığımızda geçtiğimiz günlerde gündeme gelen kömürle çalışan termik santrallerimizin toplam kurulu gücü 20.000 MW civarında olup kurulu güç içindeki oranı da %21’dir. Kurulu güç ve oranlarının detaylarını ek tabloda görebiliriz.
2013 yılında özelleştirilen kömürlü termik santrallere, çevre yatırımlarını tamamlamaları için 2019 yılının sonuna kadar süre tanınmış ancak bu süre içerisinde santraller, filtre ve baca gazı arıtma sistemleri gibi çevre yatırımlarını yapmadan çalışmalarına devam etmiştir. Bu bağlamda kamuoyunun bu konudaki hassasiyeti göz önüne alındığında verilen süre zarfında filtre ve baca gazı arıtma gibi çevresel yatırımları tamamlanmamış santrallerin kapatılması gündeme gelmiştir.
Çevre Bakanlığı bu süreçte, termik elektrik üretim santrallerle ilgili yaptıkları inceleme neticesinde 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 11 ve 15'inci maddeleri gereği 5 termik santralin tamamen, 1 termik santralin ise kısmi olarak kapatılması, diğer 7 santralden 4'üne geçici faaliyet belgesi verilmiştir.
Muğla Kemerköy, Muğla Yeniköy ve Çanakkale 18 Mart Çan Termik Santrallerine ise çevre mevzuatı kapsamında çevre izinlerinin verilmesi kararı alınmıştır. Kahramanmaraş Afşin A, Kütahya Seyitömer, Kütahya Tunçbilek, Sivas Kangal ve Zonguldak Çatalağzı Termik Santralleri tamamen, Manisa Soma Termik Santrali ise kısmi olarak kapatılmıştır.
Kömürle çalışan termik santralların çevresel etkileri göz ardı edilmemelidir.
Türkiye’nin en fazla sahip olduğu fosil kaynaklı yakıt, düşük-kaliteli ve yüksek derecede kirlenmeye yol açan linyittir ve ülke enerji üretiminin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Ancak bu tür kömürün kullanımı çok yüksek miktarlarda kükürt dioksit (SO2), azot oksitler (NOx), karbon monoksit (CO), Ozon (O3), hidrokarbonlar, partiküler madde (PM) ve kül oluşturmaktadır. Bu atıklar, çevre sağlığına çok çeşitli biçimlerde etki eder.
Bacadan yayılan diğer maddeler, uçucu küllerdir (partiküler madde - PM) . Bu küller ve filtrelerde biriken tozların oluşturduğu yığınlar, kömürlü termik santrallerin yarattığı en önemli sorunlardan biridir. Toz ve kül tutmaya yarayan elektrostatik filtreler %95-%99 oranında işe yarasalar da, bir termik santralin en sık arızalanan üniteleri elektrostatik filtreler olduğundan çok dikkatli olunmalıdır.
Elektrik üretim kurulu gücünün, %21 oluşturan kömür yakıtlı santrallere, yasal hilelerle “çevreyi kirletme ve kirletmeye devam etme hakkı” kesinlikle tanınmamalı ve çevreyi kirleten santrallerin üretimlerini derhal durdurarak filtre, baca gazı arıtma (de-sülfürizasyon, azot oksit giderme), atık su arıtma, atık küllerin bertarafı vb. yatırımlarını çok ivedi olarak yapmaları ve bu sistemleri etkin ve verimli bir şekilde çalışmaları ve emre amade tutulmaları sağlanmalıdır.
Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanımı konusunda Türkiye’nin Avrupa ülkelerine karşı pozisyonu nedir?
Artan enerji fiyatları, küresel ısınma ve iklim değişikliği, dünya enerji talebindeki artış, hızla tükenmekte olan fosil yakıtlara bağımlılığın yol açtığı sorunların göstergesidir. Bu nedenle, söz konusu enerji ihtiyacının nasıl karşılanabileceği konusundaki endişeler artmıştır. Ülkeler yerli ve yenilenebilir enerji üretimini ve kullanımını arttırmaya çalışmaktadır.
Günümüzde gelişmiş ülkeler Danimarka, Almanya dünya ekonomisindeki güçlerini korumak veya konumlarını daha da güçlendirmek için yeraltı ve yerüstü kaynaklarını verimli kullanmaya, alternatif enerji kaynaklarını geliştirmeye önem vermektedirler. Gelişmiş ülkeler için yenilenebilir enerji sadece enerji arzı güvenirliği sağlayan alternatif bir enerji kaynağı olmanın yanı sıra önemli bir ekonomik yatırım ve istihdam alanıdır.
Bu ülkeler yenilenebilir enerji sektörünü dünya üzerinde yaratacakları yeni egemenlik ve teknolojik alan olarak görmektedirler. Küreselleşme ile ülkeler fosil kaynakları üzerinde hakimiyet kurmaya çalışırken, diğer bir yandan yenilenebilir enerji sektöründe teknolojik alanda hakimiyet kurmaya çalışmakta ya da mevcut olan durumlarını güçlendirmeye çalışmaktadırlar.
Yenilenebilir enerji sektöründe yapılan yatırımlar ile yerel ekonomiye katkıda bulunmakta ayrıca bölge kalkındırılarak da ülke ekonomisinin gelişimini sağlamaktadır. Ayrıca yenilenebilir enerji teknolojilerini kullanan ülkeler Almanya, Danimarka, sahip oldukları teknolojiyi diğer ülkelere satarak ticari açıklarını kapatabilmektedirler.
Ülkeler yenilenebilir enerji kullanarak fosil yakıtlara daha az bağımlı hale gelmektedir. Ayrıca yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını arttırmak amacıyla yapılan enerji üretim tesislerinin kurulması enerji verimliliğini arttırmaktır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının etkin bir şekilde kullanılması için Ar-Ge çalışmalarına önem verilmesi ülke ekonomisinin gelişmesine ve ülkede yeni istihdam alanlarının oluşmasına neden olmaktadır.
Türkiye, yenilenebilir enerji alanında gelişmekte olan bir pazardır. Türkiye, yenilenebilir enerji kaynakları alanında su, güneş, jeotermal, biyokütle ve rüzgar açısından önemli potansiyele sahip olup, gerekli altyapı çalışmaları yapılırsa etkin ve verimli kullanabilir.
Türkiye’nin enerji üretiminde önemli açığı vardır. Enerji açığının kapatılması için yatırımcıların yenilenebilir enerji sektörüne yatırımlar yapması gerekmektedir. Türkiye’nin elektrik ve toplam enerji üretiminde dışa bağımlı olmaması, kendi kaynaklarını geliştirmesi gerektirmektedir. Bu çerçevede yenilenebilir enerji sektörüne yapılacak yatırımlar çok önemlidir. Türkiye enerjide kendi olanaklarını kullanarak, dışa bağımlığını azaltarak, dünyanın sayılı ekonomilerinden biri haline gelebilir.
Yenilenebilir enerji sektörü, güneş, rüzgâr, jeotermal, hidrolik güç, dalga ve biyokütle enerjilerinden oluşmaktadır. Türkiye rüzgâr, güneş ve jeotermal enerjide büyük potansiyele sahiptir. Rüzgâr ve jeotermal enerjisi kullanarak enerji ihtiyacının bir kısmı karşılayıp, güneş enerjisinde teknolojik çalışmalar devam etmelidir.
Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail arasında imzalan EastMed olarak isimlendirilen doğal gaz boru hattı anlaşmasının Türkiye’yi nasıl etkiler?
İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs, East-Med boru hattı projesiyle Doğu Akdeniz’den çıkarılacak doğal gazı Avrupa’ya taşıması planlanan bin 900 kilometrelik boru hattının temelini oluşturacak üçlü anlaşmayı geçtiğimiz hafta imzaladı. Türkiye’yi bypass etmeyi planlayan bu proje ile İsrail, Avrupa üzerinde etkisini artırmayı planlamaktadır
Görüldüğü üzere bölgede çok hızlı dengeler değişmekte ve pozisyonlar alınmakta. Mevcut durumda, bu projenin iki önemli noktasını öne çıkmaktadır.
Bölgenin jeolojik yapısının kırılganlığı ve hat uzunluğu göz önünde bulundurulduğunda inşa edilmesi planlanan boru hattının teknik ve ekonomik açıdan yapılabilir olmadığı kabul edilmektedir. Projenin hesaplanan yatırım maliyeti, projenin fizibıl olarak uygulanmasını zora sokmaktadır. Avrupa ülkeleri de projeyi uygulanabilir olarak görmemektedir.
Diğer husus ise East-Med boru hattı projesinin Rus gazına alternatif olarak değerlendirilmesi. Rusya’nın, Avrupa enerji arzının yaklaşık yüzde 40’ını sağladığını göz önünde bulundurduğumuzda, doğal gaz bulunup Avrupa’ya sevk edilmesi ihtimali Rusya’yı tedirgin etmektedir. Nitekim daha fazla doğal gaz rezervinin keşfedilmesi ve sevkiyatının gerçekleştirilmesi demek, Avrupa’nın Rusya’ya olan bağımlılığının düşmesi demektir ki bu bağımlılık gerçeği ABD’nin uzun süredir üzerinde durduğu ve Avrupa ülkelerine azaltılması üzerine baskı yaptığı bir husustur.
Türkiye ise mevcut durumda tüm dikkatini arama ve sondaj çalışmaları üzerinde yoğunlaştırmalıdır, zira arz edilebilmesi için önce bulunması gerekmektedir. Doğu Akdeniz’den çıkarılacak enerji kaynaklarının küresel piyasalara ulaştırılması noktasında en uygun rota Türkiye’dir. Bu sayede çıkartılan doğal gaz çok daha az maliyetle Avrupa’ya taşınabilecektir.
Ayrıca orta ve uzun vadede Doğu Akdeniz doğal gazını Türkiye üzerinden taşıyabilecek bir doğal gaz boru hattı projesi Türkiye’nin jeopolitik önemini şüphesiz artıracaktır.
Türkiye’nin enerji sektöründe dışa bağlılığını nasıl yorumluyorsunuz?
Türkiye Enerji Piyasasının temel iki özelliği devamlı artan talep ve enerji kaynaklarının temininde dışa bağımlılıktır. Türkiye’de daha önce belirlenen stratejilere uygun olarak enerjide dışa bağımlılığı azaltma, yerli ve yenilenebilir enerjinin payının arttırılması noktasındaki faaliyetler devam ettirilmelidir.
İthal edilen hidrokarbon enerji kaynakları olan petrol ve doğal gazın tedariğinde kaynakların ve güzergâhın çeşitlendirilmesi ve enerji verimliliğinin arttırılması da önem arz etmektedir. Ayrıca gerekli reform ve liberalleşmenin sağlanarak şeffaf ve rekabetçi bir piyasanın oluşturulması, üretkenliğin, enerji teknolojileri bağlantılı Ar-Ge çalışmalarının arttırılmasıdır.
Enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi, doğal gaz ve petrol arama faaliyetlerinin arttırılması ve yenilenebilir enerji alanındaki projeler Türkiye’nin enerji güvenliğine ve enerjide dışa bağımlılığı azaltma çabalarına olumlu katkı sağlayacaktır.
1 Ocak’ta Enerji Kimlik Belgesi zorunluluğu yürürlüğe girdi. Enerji Kimlik Belgesi’ni zorunlu hale gelmesini amacı nedir? Türkiye’ye ve vatandaşlara katkısı nedir?
Evet söylediğiniz gibi, 3 yıl önce uygulanması planlanan düzenleme, ertelemelerinin ardından 1 Ocak 2020 itibariyle yürürlüğe girdi. Enerji Kimlik Belgesi, binanın ısıtma, soğutma, havalandırma, aydınlatma, sıcak su için yıllık ne kadar enerji harcadığını gösteren bilgileri içeren bir belgedir.
Enerji kimlik belgesi (EKB) “5627 Sayılı Enerji Verimliliği Kanunuyla” gündeme gelmiştir. Enerjinin ve kaynakların verimli kullanılması adına, enerji kayıplarının önüne geçilmesi amacıyla binanın enerji performansını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Enerji ve enerji kaynaklarının etkin bir şekilde kullanılmasını, israfın önlenmesini hedeflenmektedir.
Enerji kimlik belgesi aslında bir ölçüm raporudur, binanın enerji performansının ölçülmesi sonucu ortaya çıkan verilerin bulunduğu bir belgedir. Basit olarak anlatmak gerekirse beyaz eşyalarda çok sık rastladığımız A enerji sınıfı, B enerji sınıfı gibi elektronik eşyalarımızın ne kadar enerji harcadığını ifade eden harf notları vardır. Bina enerji kimlik belgesinde de A, B, C, D, E, F ve G notları vardır. Ve bu notlar A en az ve G en fazla enerji harcayan olmak üzere binamızın ne kadar enerji tükettiğini göstermektedir.
Binanın enerji performansını etkileyen en önemli faktörler yalıtım ve ısıtma/soğutma sistemlerinin verimliliğidir. Eğer binanıza yalıtım (mantolama) işlemi yapıldıysa enerji kimlik belgesinde (EKB) yer alan enerji sınıfı daha iyi çıkacaktır.
Aynı şekilde ısıtma ve soğutma sistemlerinde az enerji tüketen ürünler tercih edilmesi enerji kimlik belgesi üzerinde yer alan harf notunu yükseltecektir.
Eğer A enerji sınıfı olan bir binada oturuyorsanız, G enerji sınıfına sahip bir binada oturan kişiden çok daha az elektrik ve doğalgaz faturası ödemektesiniz. Bu tür bir ölçme ve belgeleme faaliyeti olmadan bunun farkına varmamız neredeyse imkânsız, sonuç olarak bu belge vatandaşlar için bir seçme kriteri olacak.
Buna ek olarak devletler makro stratejiler geliştirmek için ve aksiyon almak için bilgiye ihtiyaç duyar. Tüm Türkiye’deki binaların enerji sınıfının bilinmesi devlet için önemli bir bilgi kaynağıdır. Örnek vermek gerekirse enerji tüketiminin azaltmak için sadece kısıtlı bölgelerde bile mantolama yasası çıkartılabilir. Binaların enerji performansı bilinmediği takdirde ihtiyaçtan fazla mantolama ya da enerji verimliliği işlemi yapılabilir bu da vatandaşın ve devletin kaynaklarının israf edilmesine yol açabilir.
ÖNDER PİYADE / PORTRE
Ankara 1960 doğumlu. 1978 Ankara Merkez İmam Hatip Lisesi mezunuyum.1980-1984 F.Ü. Mühendislik Fakültesi ,Elektrık-Elektronık Muhendisliği Bölümü’nden mezun oldu.
Orman Yangın gözetleme kulelerinin, “Elektrik Enerjisinin Güneş Enerjisinden Sağlanması” konusunda hazırladığı proje ve uygulaması ile, Türkiye’de bu konuda ilk optimum uygulamayı gerçekleştirdi.
Dünya Bankası kredili projenin ihale ve değerlendirme grubunda çalıştı. Özelleştirme Daire Başkanı olarak, Türkiye’nin en kapsamlı özelleştirme çalışmalarından olan “Elektrik Dağıtımının İşletme Hakkının Özel Sektöre Devri” programını yürüttü.
TEDAŞ Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan ve başkanlığını yürüttüğü “Dağıtım Standartları Projesi”ni gerçekleştirdi.
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi Yönetim Kurulu Üyesi ve Başkan Yardımcılığı, 1.ENERJİ ŞURASI Enerji Sektöründe “Özel Sektörün Katılımı ve Yeniden Yapılanma” Komisyon Üyeliğini ve Eurelectric (Avrupa-Elektrik Birliği) Yönetim Kurulu Üyeliğini yürüttü.
2004 yılında Yılın Bürokratı ödülünü kazandı.
beylikdüzü escort,istanbul escort,beylikdüzü escort,ataköy escort,esenyurt escort,avcılar escort,bakırköy escort,esenyurt escort,esenyurt escort,avcılar escort,beylikdüzü escort
tesettürlü escort,fatih escort,türbanlı escort,travesti escort,taksim escort,beylikdüzü escort,çapa escort
gaziantep escort,gaziantep rus escort,gaziantep escort,seks hikayeleri