Tweet |
Akkuyu Nükleer A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Zoteeva, Türkiye’de katıldığı bir televizyon programında, Mersin’in Gülnar ilçesinde yapımı devam eden Akkuyu NGS ile ilgili açıklamalarda bulundu. Zoteeva, Akkuyu Projesinin hayata geçirilmesinin Türkiye’de nükleer teknolojilerin gelişmesi için olduğu kadar, Türkiye’nin dünyanın önde gelen barışçıl amaçla nükleer enerji kullanan ülkelerinin bulunduğu kulübe katılması için de önemli bir adım olduğunu kaydetti. Zoteeva, Türk Standartları Enstitüsü (TSE) ile birlikte geliştirdikleri yerlileştirme programı çerçevesinde Türk üreticilerinin nükleer şartnamenin yüksek standartlarını karşılayabildiklerini ve bu kriterlere uygun üretim yapabildiklerini de belirtti.
“Bu projede yaklaşık 5 milyar dolarlık bir yerlileştirme olacak” diyen Zoteeva, metal çubuklar, metal barlar, kablolar, borular ve diğer metalürji ekipmanları gibi çok sayıda ihtiyacın Türkiye’de üretildiğini söyledi. Türk şirketlerinin başarısına dikkat çeken Zoteeva, “Biz Türk şirketlere nükleer şartnamenin yüksek standartlarını nasıl karşılayabilecekleri konusunda eğitim vermek için çok zaman harcadık. Bunun için çok emek verdik. Onlar da bu konuda çok başarılı oldular ve şimdi yollarında iyi bir şekilde ilerliyorlar” diye konuştu.
“PROJE İSTİHDAMI ARTIRDI”
Akkuyu NGS Projesinin istihdam açısından da Türkiye’nin en önemli projesi olduğunu vurgulayan Zoteeva, “Şu anda sahada 8 bin kişi çalışıyor. Bunların içinde işçiler, teknik mühendisler ve ofis çalışanları da var ve yüzde 80’i Türk vatandaşı. Yani neredeyse bütün çalışanlarımız Türk. Çok fazla insan çalışıyor Akkuyu projemizde. İnşaatın en yoğun döneminde sahada yaklaşık olarak 12 bin kişi çalışıyor olacak. Santrali devreye aldığımızda da yaklaşık 4 bin kişi çalışacak” ifadelerini kullandı.
“HER ŞEY YOLUNDA GİDİYOR”
Türk tarafının da desteği ile 2020 yılı için hem sahada hem de ekipman üretiminde planlanan tüm aşamaları tamamladıklarını ifade eden Zoteeva, ilk ünitenin inşaatının Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. kuruluş yıldönümüne kadar tamamlanabilmesi için çalışmaların hızla sürdürüldüğünü kaydetti. Zoteeva, süreci şöyle anlattı:
“İlk ünitede kor tutucuyu kurduk, yerleştirdik. 4 katmandan oluşan iç reaktör güvenlik zırhının ikinci katmanını da yerleştirdik. Bu yıl yine ilk ünite için reaktör kabımızı da yerleştireceğiz ve ana sirkülasyon boru hattının lehimini bitireceğiz. Bu çok yüksek teknoloji gerektiren bir operasyon ve yaklaşık yarım yıl sürecek. Bu yılın sonunda biter diye düşünüyoruz. İkinci ünitede de önemli aşamalar kaydedildi ve aynı şekilde kor tutucu geçen yıl kuruldu, iç reaktör güvenlik zırhının ilk katmanı kuruldu. Biz aynı zamanda türbin binalarını ve bir nükleer güç santralinin gerektirdiği bütün diğer her şeyi kuruyoruz. Pompalama istasyonu, elektrik sistemi, dağıtım sistemi gibi diğer her şeyi de hayata geçiriyoruz. Dördüncü ünitenin inşaatı için lisansı da bu yaz aylarında almayı umuyoruz. Onun ardından inşaat alanımızda aynı anda 4 ünitede birden çalışıyor olacağız. Nükleer Düzenleme Kurumuna da teşekkür etmek istiyorum, çünkü pandemi döneminde bile işlerimize kesintisiz devam edebildik. Bu zor dönemde Rusya’da ekipmanlarımızın kontrolünü yaptık ve denetimlerini gerçekleştirdik ki; bu çok zor bir şeydi ve bunu birlikte başarabildik. Geçen yıl ilk ünitemizin 4 buhar jeneratörünü teslim ettik ve reaktörümüz de bu yıl kurulacak. Yani her şey yolunda gidiyor. Rusya’daki üreticilerimiz pandemi sürecinde üretimi hiç durdurmadılar. Her şeyi zamanında yapabildiler ve proje takvimine uyabildiler. Türbin adaları için birlikte çalıştığımız üreticiler de şu an Fransa’da üretim yapmaya devam ediyorlar. O tarafta da işler oldukça iyi gidiyor, onları da Ağustos’ta almayı planlıyoruz.”
“YATIRIMCI ARAMA KONUSUNDA DİKKATLİ DAVRANIYORUZ”
Şu ana kadar Rusya tarafından finanse edilen projede yatırımcı arayışının çok hassas ve uzun vadeli süreç olduğunu belirten Zoteeva, “Çünkü nükleer enerji santralinde bir ortaktan bahsediyorsanız çok çok yüksek seviyede bir şeyden bahsediyorsunuz. O yüzden çok dikkatli olmanız ve hiçbir şekilde aceleci davranmamanız gerekiyor. Tabii ki potansiyel proje yatırımcılarıyla görüşebiliriz. Ancak ilk olarak onu çok dikkatli bir şekilde incelememiz, kontrol etmemiz gerekiyor. İkinci olarak da Türkiye Cumhuriyeti Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından onaylanması gerekiyor, çünkü bu hükümetler arası anlaşmamızda belirtilen bir şart” ifadelerini kullandı.
“ALIM GARANTİSİ YATIRIMCI İÇİN ÖNEMLİ”
Genel Müdür Zoteeva, projede Türk hükümetinin verdiği alım garantisi kapsamındaki fiyatların yüksek olduğu eleştirilerine yönelik olarak ise bir yatırımcının parasını geri alabilmesi için bu alım garantisinin öneminin altını çizerek, şunları aktardı:
“Alım anlaşmamızdaki fiyat hükümetler arası anlaşmalarda da belirtilmişti. Bu yalnızca ilk 15 yıl için geçerli olabilecek bir şey. Bu fiyatlarda alım garantisi olan oran yüzde 70. Piyasaya satış da yüzde 30 oranında olacak ve bu yalnızca ilk 2 ünite için geçerli. 3’üncü ve 4’üncü ünite için durum tam tersi olacak. Yani bu fiyatlardan alım garantisi yüzde 30 olacak ve yüzde 70 de piyasaya satış olacak. Bu, tamamlanan sermaye yatırımlarını iade etmek ve kredi yükümlülüklerini geri ödemek için yapıldı. Akkuyu NGS faaliyete geçtikten 15 yıl sonra ürettiği elektriği Türkiye’de piyasa fiyatları üzerinden satacak.”
“10-12 YIL İÇİNDE TÜRK PERSONELİ ÇOK SAYIDA BÖLÜMDE RUS ÇALIŞANLARIN YERİNİ ALABİLECEK”
Rusya’da nükleer mühendisliği eğitimi alan 143 öğrencinin mezun olarak Akkuyu Nükleer A.Ş.’de çalışmaya başladığını belirten Zoteeva, “Biz birlikte çalışıyoruz. Bu yıl 65 genç profesyonelin daha gelmesini bekliyoruz. Hiç durmadan, ara vermeden öğrencilerimize eğitim vermeye devam ediyoruz Rusya’da. Şimdi Türkiye’de de Türk kurumlarında nükleer enerji alanında bir master programı oluşturuyoruz, çünkü Türkiye’de de bunun eğitiminin olması gerekiyor. Bizim nükleer güç santralimizin işletme ömrü 60 yıldan fazla olacak. Tabii, çok daha fazla Türk genci, hatta şu an çocuk olanlar dahi geleceğin nükleer fizikçileri olacaklar. Bu da elbette ülkenin entelektüel potansiyelini artırabilecek bir şey. Sanıyorum santralde 10-12 yıl içinde Türk personeli çok sayıda bölümde Rus çalışanların yerini alabilecek. Bu, hem ekonominin gelişimini sağlayabilecek hem de küresel nükleer endüstrisinde Türkiye’nin pozisyonunu güçlendirebilecek bir şey” diye konuştu.
MERSİN’E KATKISI İÇİN NOVOVORONEJ ÖRNEĞİ
Akkuyu NGS’nin bölgeye katkısının yüksek olacağını dile getiren Zotevaa, bunu Novovoronej NGS örneği ile anlattı. Zoteeva, “Santralin bölgeye sağlayacağı katkıyı aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor. Örneğin, Rusya’da bir güç santralinin etrafında, alt yapı tarafında yaklaşık 10 bin kişiye istihdam sağlayan hizmetler var. Tarımda, restoranlarda, mağazalarda, dükkanlarda, orada gerekli olan her imkan ve yaşayanların konforu için istihdam sağlıyorlar. Novovoronej Nükleer Güç Santralimizden örnek vereyim. Bu santralin ilk güç ünitesi 1964’te inşa edildi ve 1959 yılında ufak çalışma alanları oluşturulmaya başlanmıştı. Çalışanlar inşaat için oraya gelip orada yaşamaya başladılar. Şimdi 6 ünite var orada ve bu nükleer güç santralinin etrafında büyük bir şehir oluşmuş durumda. 30 binden fazla insan yaşıyor. Bunu hayal edebiliyor musunuz? Bu sebeple nükleer santralin, bölgenizin kalkınmasında büyük etkisi olacak. Bölgenin nasıl geliştiğini, nasıl büyüdüğünü görmek, insanların daha da fazla bu tarz mega projelerle etkileşime geçtiğini görmek benim için bir onurdur. Bu ayrıca, iki ülke arasında işbirliğinin gelişmesine katkı da sağlayacaktır” dedi.
“BENZERSİZ GÜVENLİK KOMBİNASYONU”
Akkuyu’da kullanılan Rus tasarımı 3+ nesil olarak tanımlanan VVER-1200 reaktör teknolojisinin pasif ve aktif güvenlik sistemlerinin benzersiz bir kombinasyonu olduğunu söyleyen Zoteeva, şöyle devam etti: “Bizim nükleer güç santralimiz tsunami altında kalabilir, bir deprem olabilir veya farklı felaketler de meydana gelebilir. Bu teknoloji ile kesinlikle nükleer güç santralimizin güvenliğinden emin olabiliyoruz. Rusya bu teknolojiyi bütün Rus nükleer santrallerinde kullanıyor. Bunlar 3+ nesil reaktörler olarak adlandırılıyorlar ve Fukushima’nın ardından güvenlik sistemlerini artırabilmek için özel olarak üretildiler. Mesela kor tutucu benzersiz Rus know-how’ıdır. Onu acil durumlara karşı güvenlik amacıyla reaktörümüzün altına yerleştiriyoruz. Hiçbir şekilde ne toprak ne de su zarar görmüyor ve çevreye hiçbir şekilde radyoaktif madde salınımı olmuyor.”
NGS ÇEVRESİNDEKİLER NÜKLEERİ DAHA ÇOK DESTEKLİYOR
nükleer enerjiyle ilgili kamuoyunda var olan endişelere ilişkin de konuşan Zoteeva, Rusya’da nükleer enerjiyi destekleyen insanların en fazla olduğu yerlerin nükleer güç santrallerinin olduğu şehirler ya da bunların etrafındaki yerler olduğunu söyledi. O bölgelerde yaşayan insanların nükleer enerjinin güvenliğini ve sağladığı fırsatları yaşayarak deneyimlediğini kaydeden Zoteeva, nükleer enerjinin solar, rüzgar, hidro ile birlikte ‘yeşil kare’ içinde olduğunu da belirtti. Nükleerin bir baz enerji olarak enerji arzındaki iniş çıkışları dengeleyebildiğini ve bunu yeşil teknolojileri kullanarak yaptığını aktaran Zoteeva, “Bu tarz mega projelerle alakalı her zaman endişeler olur. Ama şunu söyleyebilirim ki; dünyanın farklı yerlerinde nükleer kalkınma gelişmeleri görülen kurumlar, nükleer enerjiyi yeşil enerji olarak sınıflandırıyorlar şu an. Mesela Fransa, elektriklerinin yüzde 70’inden fazlasını nükleer enerjiden elde ediyorlar. Aynı zamanda Fransa dünyanın önde gelen tarım ülkelerinden biri. Nükleer enerji bize ekolojik açıdan temiz ve stabil bir enerji veriyor. Aynı şekilde fiyatları da tahmin edilebilir, öngörülebilir. Nükleer enerji ekonomiyi kalkındırır, geliştirir ve ekolojiye hiçbir şekilde zarar vermez” ifadelerini kullandı.