Çin, son yıllarda küresel enerji dönüşümünün merkezine yerleşerek, dünyadaki en kapsamlı ve hızlı yenilenebilir enerji yatırımlarına imza atan ülke haline geldi. Ülkenin batısında yer alan Tibet Platosu ve Sincan Uygur Özerk Bölgesi, bol güneş ışığı ve güçlü rüzgar koşulları sayesinde devasa enerji üretim merkezlerine dönüşüyor.
Tibet Platosu’nda yürütülen yeni proje, 162 milyon metrekarelik dev bir alanı kapsıyor ve yüz binlerce hanenin elektrik ihtiyacını karşılayacak kapasitede.
Bu tür yatırımlar, Çin’in karbon nötr hedeflerine ulaşmasına katkı sağlarken, batı bölgelerinin ekonomik gelişimini hızlandırıyor.
TEMİZ ENERJİNİN YENİ OMURGASI: 3.200 KİLOMETRELİK HAT
Çin’in enerji devriminin ikinci adımını, ülkenin batısından doğusuna uzanan ultra yüksek gerilimli (UHV) iletim hatları oluşturuyor. En uzunu 3.200 kilometreyi bulan bu dev hat, Sincan’daki Gurbantünggüt Çölü’nden başlayarak Şanghay yakınlarındaki Anhui Eyaleti’ne kadar ulaşıyor.
Hat, yalnızca uzunluğu açısından değil, taşıma kapasitesi bakımından da dünyanın en gelişmiş enerji altyapılarından biri olarak ön plana çıkıyor. Çin genelinde halihazırda 41 adet UHV hattı aktif durumda ve her biri, enerji kayıplarını azaltan doğru akım (DC) teknolojisiyle çalışıyor. Bu sayede, batıdaki yenilenebilir enerji kaynakları doğudaki sanayi merkezlerine en az kayıpla iletiliyor.
ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ HIZ KESMİYOR
Çin’in temiz enerji üretim kapasitesi son yıllarda hükümetin belirlediği hedefleri aştı. 2024 yılı itibarıyla ülkenin elektrik ihtiyacının %25’inden fazlası güneş ve rüzgar enerjisinden sağlanıyor. Bu oran, pek çok gelişmiş ülkeyi geride bırakıyor.
Ancak üretim ağırlıklı olarak ülkenin batısında toplandığından, doğudaki nüfusun enerji ihtiyacını karşılamak güçlü bir ulusal şebeke altyapısını gerektiriyor. Bu nedenle Çin yönetimi, 2050 yılına kadar UHV hatlarının sayısını üç katına çıkarmayı planlıyor. Bu dev sistem, yalnızca ülkenin enerji arz güvenliğini güçlendirmiyor; aynı zamanda kömür, petrol ve doğalgaz ithalatına bağımlılığı azaltarak iklim hedeflerine ulaşımı kolaylaştırıyor.
2014’ten bu yana hava kirliliğinde %41 azalma, ortalama yaşam süresinde ise yaklaşık 2 yıllık artış kaydedildi.
SOSYAL VE EKOLOJİK TARTIŞMALAR
Bu büyüklükteki enerji projeleri, teknik açıdan mühendislik başarısı olarak görülse de çevresel ve toplumsal etkiler bakımından endişelere sebep oluyor. Tibet ve Sincan’daki geniş güneş tarlaları, yerel ekosistemleri etkileyebilirken, hat güzergâhlarında yaşayan köylüler elektromanyetik alanlardan endişeleniyor.
Bazı bölgelerde halk, yağmurlu havalarda metal şemsiyelerin kıvılcım çıkardığını ya da balık tutarken statik elektrik akımı hissettiklerini anlatıyor. Buna rağmen birçok kişi, bu yatırımları “ulusal kalkınmanın bir parçası” olarak destekliyor. Çin’in merkezi planlama modeli, bu tür büyük altyapı projelerinin kısa sürede tamamlanmasını sağlarken; ABD’deki Grain Belt Express gibi benzer projeler, yerel muhalefet ve izin süreçleri nedeniyle yıllarca ilerleyemiyor.
ÇİN’İN YENİ ENERJİ MİMARİSİ: GELECEĞE AÇILAN HAT
Çin, batıdaki rüzgar ve güneş tarlalarını doğudaki ekonomik merkezlerle bağlayan bu dev enerji ağı sayesinde, 21. yüzyılın enerji haritasını yeniden çiziyor. Yalnızca ülkenin enerji ihtiyacını karşılamakla kalmıyor; aynı zamanda düşük karbonlu kalkınma arayışında dünyaya örnek oluşturuyor. Tibet Platosu’ndan Anhui’ye uzanan bu hat, teknoloji, planlama ve sürdürülebilirlik vizyonunun birleştiği bir temsil gücü yüksek bir örnek haline geldi.
Ancak Çin’in bu başarıyı uzun vadede sürdürebilmesi, kömür kullanımını ne kadar hızlı azaltabileceğine ve dev enerji altyapısının çevresel etkilerini ne kadar etkin yönetebileceğine bağlanacak.
Haber Merkezi