Chemical Science dergisinde yayımlanan ve Royal Society of Chemistry tarafından erişime açılan yeni bir bilimsel araştırma, güneş panellerinin ömrüyle ilgili alışılmış kabulleri değiştirdi. Araştırmaya göre, fotovoltaik (PV) modüller 30 yılı aşkın kullanım süresine rağmen hala yüksek performansla enerji üretebiliyor. Yenilenebilir enerji yatırımlarına yönelik uzun vadeli güveni güçlendirecek nitelikte görülüyor.
BEKLENENDEN DAHA DÜŞÜK
Bu araştırma İsviçre’nin farklı iklim koşullarında kurulu altı güneş enerjisi sisteminde yürütüldü. Bu sistemlerde kullanılan AM55 ve SM55 sınıfı panellerin performans analizinde, yıllık ortalama güç kaybının yüzde –0,24 ± 0,16 seviyesinde olduğu tespit edildi. Literatürde genel kabul gören yüzde –0,75 ila –1 aralığından belirgin şekilde daha düşük çıktı.
Arazi koşullarında 30–35 yıldır çalışan bazı panellerin, ilk kurulum dönemlerindeki kapasitelerinin yüzde 80’inden fazlasını koruduğu raporlandı.
Bu sonuçlar, “güneş panelleri 25 yıl sonra verim kaybeder” şeklindeki yaygın görüşün artık geçerliliğini yitirdiğini gösteriyor.
MALZEME KALİTESİ VE ÇEVRESEL FAKTÖRLER
Çalışma, malzeme kalitesinin uzun ömürlülükte kritik rol oynadığını da ortaya koydu. Düşük rakımlı ve sıcak bölgelerde bulunan panellerin, ısıl stres ve polimer bozulması nedeniyle daha fazla yıprandığı tespit edildi.
Yüksek kaliteli malzemelerden üretilen modüller, çevresel baskılara karşı daha dirençli kaldı.
Araştırma ayrıca, encapsülan tabakasında korozyon risklerinin zamanla arttığını; ancak üretim kalitesi yükseldikçe bu etkinin azaldığını gözler önüne serdi.
MODERN PANELLERDE DAHA DÜŞÜK BOZULMA
Araştırmada değerlendirilen paneller, 1990’larda geliştirilen teknolojiye ait modelleri yansıtıyor. Uzmanlar günümüzün modern güneş panellerinin çok daha düşük bozulma oranlarına sahip olabileceğini belirtiyor.
Bilim insanları, sonuçların umut verici olduğunu ancak daha geniş coğrafyalarda benzer uzun dönemli araştırmalara ihtiyaç bulunduğunu söyledi.
YATIRIMLAR İÇİN GÜÇLÜ MESAJ
Güneş panellerinin beklenenden daha uzun ömürlü olması, yalnızca yatırım geri dönüş sürelerini kısaltmakla kalmıyor; aynı zamanda geri dönüşüm ve atık yönetimi açısından da önemli kazanımlar sunuyor.
Bu tür bilimsel bulgular, enerji politikalarının güncellenmesi, teşvik sistemlerinin güçlendirilmesi ve sürdürülebilir enerji dönüşümünün hızlanması açısından kritik bir rol oynuyor.
Haber Merkezi