Yenilenebilir enerji yatırımları hızla artmasına rağmen, elektrik fiyatlarının birçok ülkede beklenenin aksine düşmediği görülüyor. Yapılan analizler, bu çelişkinin temelinde enerji piyasalarının işleyiş mantığının bulunduğunu ortaya koyuyor. Sistemdeki varlık büyüklüğü, yatırımcıların gelir beklentisi ve marjinal fiyatlama mekanizması, fiyatların neden sabit kaldığını açıklıyor.
Enerji yatırımları daima belirli bir getiri beklentisi üzerine inşa ediliyor. Risk düzeyi yüksek ve izin süreçleri uzun olan yatırımlarda bu oran daha da artıyorGelir beklentisinin sisteme dahil edilmesi, yatırımların mali açıdan sürdürülebilir olabilmesi için zorunlu bir unsur haline geliyor. Bu durum, yatırımcıların yanı sıra projelerin verimli, planlı ve entegre şekilde hayata geçirilmesinin önemini de artırıyor.
2000 yılında 220 TWh olan İspanya’nın elektrik üretimi, 2024’te 280 TWh’e yükseldi. Ancak aynı dönemde kurulu güç üç katına çıktı. Daha fazla tesis devreye alınmasına rağmen kapasite kullanım oranı %59’dan %25’e geriledi. Yani, sistemde santral sayısı artsa da her birinin çalışma süresi giderek azalıyor.
Bu tablo, altyapı planlaması, şebeke optimizasyonu ve yeni teknolojilerin entegrasyonu ihtiyacını açıkça ortaya koyuyor.
Yapılan simülasyonlar, enerji sisteminde büyüyen sabit varlık değerinin doğal bir taban fiyat oluşturduğunu gösteriyor. Kurulu güç, şebeke altyapısı ve sistemin toplam değeri büyüdükçe, karşılanması gereken gelir ihtiyacı da artıyor.
Bu da kWh başına taban maliyet seviyesini ortaya çıkarıyor. Buradaki önemli nokta, yatırımın geri dönüşünü sağlarken maliyetlerin verimli yönetilmesi ve projelerin doğru tasarlanması gerektiği.
Teoride yenilenebilir üretim arttıkça fiyatların düşmesi beklenir. Ancak marjinal fiyatlama mekanizması işlediğinde durum bambaşka bir hal alıyor.. Termik santrallerin üretimde hâlâ belirleyici olması, nihai fiyatların düşmesini engelliyor.
Bu durum, yenilenebilir üretimin daha etkin entegre edilmesi ve sistem esnekliğini artıracak çözümlerin devreye alınmasını zorunlu kılıyor.
Analizlere göre:
Varlık büyüklüğü arttıkça taban fiyat yükseliyor.
Yakıt maliyetleri azalsa bile termik üretim marjinal fiyatı belirlemeye devam ediyor.
Sonuçta nihai fiyat seviyesi yüksek kalıyor.
Çözüm ise depolama teknolojileri, hibrit sistemler ve şebeke yatırımlarıyla fiyat mekanizmasının daha istikrarlı bir yapıya kavuşturulmasıdır.
Avrupa’da elektrik piyasası yalnızca üretim değil, yan hizmetler üzerinden de ek maliyetler barındırıyor. Frekans kontrolü, kapasite mekanizmaları ve yedekleme hizmetleri gibi unsurlar, tüketici faturalarında belirleyici rol oynuyor. Bu durum, altyapı yatırımlarında yeni iş modelleri ve projelerin önünü açıyor. Bir Türlü Fiyatlar Düşmüyor
Yenilenebilir yatırımlarla sabit varlık miktarı artıyor.
Yatırımların geri dönüş beklentisi fiyatlara yansıyor.
Marjinal fiyatlama mekanizması nedeniyle termik maliyetler belirleyici olmaya devam ediyor.
Özetle, net sıfır hedefi çevre açısından önemli kazanımlar sunsa da mevcut ekonomik düzen içinde elektrik fiyatlarının gerilemesi pek mümkün görünmüyor. Ancak bu durum, yeni projelerin, sistem entegrasyonu yatırımlarının ve teknolojik çözümlerin önemini artırıyor.
Yenilenebilir yatırımlar fiyatları düşürmüyor olabilir; fakat piyasanın işleyişi, daha fazla proje geliştirilmesi, altyapı yatırımları ve sistem çözümlerine duyulan ihtiyacın katlanarak artacağını gösteriyor. Bu durum, enerji dönüşümünün yalnızca çevresel bir hamle değil, aynı zamanda yatırım ve mühendislik boyutunda da yeni bir büyüme alanı oluşturduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Kaynak: Manşet Haber – Haber Merkezi